Bu virüs sapasağlam babamı 10 gün içinde aldı
Aslı Hünel, geçen ay büyük bir acıyla sarsıldı. “Hiçbir kronik hastalığı yoktu” dediği babası Mehmet Fevzi Hünel, korona yüzünden birkaç gün içinde hayatını kaybetti. Ünlü şarkıcıyı başsağlığı için aradığımda anlattıklarından öylesine etkilendim ki, yaşadıklarını herkes bilsin, “Bana bir şey olmaz demeyin” feryadını herkes duysun istedim: “Sadece 10 gün… Her şey o 10 gün içinde olup bitti. Öncesinde dağ gibi adamdı. Ne olur bu hastalığa yakalanmamaya çalışın. Virüs sapasağlam babamı 10 günde aldıysa, kronik hastalığı olanlar ne yapsın?”
◊ Aslıcım acın çok taze, başın sağ olsun…
– Çok teşekkür ederim Tülay… Allah kimseye bu acıları yaşatmasın. Ölümün bile hayırlısı dilenir ya, doğru. Öyle ani oldu ki… O yüzden kabullenemiyor insan.
◊ Annenle baban olabildiğince izole yaşıyorlardı diye biliyorum.
– Öyleydi zaten. Abim (Saruhan Hünel) ve ben bile “taşıyıcı olabiliriz” korkusuyla onları çok sık ziyaret etmiyorduk. Deniz kenarında bir yazlık evleri vardı, orada kalıyorlardı. Ekim ayına kadar da her şey yolundaydı.
◊ İşler ne zaman kontrolden çıktı?
– Bir gün babam aradı, nezle olduğunu söyledi. Market alışverişine çıkmış, dönüşte yağmura yakalanmış. “Herhalde o gün üşüttüm biraz, hastayım” dedi.
◊ Nezle olduğunu söylediğinde hiç aklına korona olabileceği gelmedi mi?
– Düşmez olur mu? “Baba emin misin? Bir test yaptır” dedim. “Yok, ilaç aldım” diye diretti.
◊ Sonra…
– Sonrası… İki gün geçti, düzelme yok. Üçüncü gün aradım, “Baba hemen hastaneye gidiyorsun” dedim.
◊ İçine kurt düşmüştü yani…
– Ya bir şey itiraf edeyim mi; arayıp hasta olduğunu söylediği o ilk gün telefonu kapattığımda içimden “Babam Covid oldu. Onu kaybedeceğiz” diye geçti. Bu düşünce kalbime hançer gibi saplandı.
◊Malum olmuş…
– Sanki… O yüzden ısrarcı oldum doktora gitmesi için zaten. O da daha fazla itiraz etmedi, “Sabah gidiyorum hastaneye” dedi. Ertesi gün beni aradı “Acilen hastaneyle yatırıyorlar” diye…
◊Hastalık ilerlemiş mi?
– Akciğer filmi çekilince virüsün ciğerlere indiği görülmüş. İki-üç gün normal serviste yattı.
◊ Görüşüyor muydunuz o günlerde?
– Normal odada olduğu için telefonla konuşuyorduk. Ama sonra yoğun bakıma alınacağını haber verdi. Bu arada bütün doktorlarından, hemşire ve hasta bakıcılarından Allah razı olsun, babamızı göremediğimiz için yoğun bakımda bile görüntülü konuşma yapmamızı sağladılar.
◊ Ziyarete gidemiyordunuz tabii…
– Hayır, Covid hastalarını ziyaret etmeniz yasak. Hele yoğun bakımdaysa tümüyle imkansız.
PLAZMA DA İŞE YARAMADI KÖK HÜCRE DENEMESİ DE
◊ Siz plazma arayışına da girmiştiniz, sosyal medyadan bu çağrıya destek gelmedi mi?
– Hem de nasıl destek geldi. Sevenlerimize teşekkür ediyorum. Kızılay’a da teşekkür etmeliyim, yardım edebilmek için canlarını dişlerine taktılar. Bulduğumuz plazma babama verildi fakat durumunda bir değişiklik olmadı.
◊ Son umutlar o zaman mı tükendi?
– Hayır, ardından ancak hasta onayı ile yapılabilen bir iğneden bahsettiler. Onu denedik.
◊ Hastalar üzerinde denenen yeni bir ilaç mı yani?
– Yoo öyle değil. Halihazırda bazı spesifik tedavi yöntemleri var, bunlar Bakanlık onaylı. Bütün tedavi yöntemleri denendi babamda ama işe yaramadı. Baktık ki onu kaybediyoruz, kök hücre diye bir şey duymuştum, bazı hastalarda işe yarıyormuş, onu da deneyelim dedik.
HER ŞEY 10 GÜNDE OLUP BİTTİ ÖNCESİNDE DAĞ GİBİ ADAMDI
◊ Bu travmatik süreç ne kadar sürdü?
– Sadece 10 gün, her şey o 10 günde olup bitti. 10 gün öncesinde sapasağlam, dağ gibi bir adamdı. Hiçbir hastalığı yoktu. Ne şeker, ne tansiyon…
◊ Kaç yaşındaydı?
– 82… Ama gerçekten kimse tahmin etmezdi çünkü yaşını göstermiyordu. Yaşını göstermeyen, yürüyüşünü aksatmayan gayet sağlıklı bir adamdı babam. Hatta biz ilk günden beri babamdan ziyade annem için tedirgindik. Çünkü 47 ameliyat geçirdi annem.
◊ Nasıl! 47 ameliyat mı?
– Evet. En son gözlerini kaybetti, göz nakli oldu. Sonrasında beş defa kornea nakli yaşadı. Bebek gibi bakılması gerekiyordu. Rahmetli babam da ona gerçekten bebek gibi baktı. Hastaneye giderken bile el eleydiler (ağlıyor).
◊ Anneniz Şükran Hanım hepinizden daha çok yıkılmış olmalı…
– Tabii ki… Dile kolay, 55 yıllık hayat arkadaşını kaybetti. Çok büyük bir aşktı onlarınki. Son dönemde birbirlerine daha da düşkün olmuşlardı. Dolayısıyla annem için tam bir yıkım oldu.
◊ Ya abin… Saruhan nasıl?
– O da inanılmaz kötü. Abim özellikle son dönemde her fırsatta babamın yanındaydı. Çok güzel evlatlık yaptı. Babamızı kaybettiğimizi hâlâ kabullenemiyor.
◊ Normal tabii, çok ani bir kayıp yaşadınız…
– Öyle. Abim de sanki içine doğmuş gibi son dönemde o kadar çok fotoğrafını, o kadar çok videosunu çekmiş ki, şimdi onlara bakıyoruz sürekli.
SON KONUŞMAMIZDA “HAKKINI HELAL ET” DEDİ, ARTIK DAYANAMIYORDU
◊ Babanın morali nasıldı?
– Vefat etmeden bir gün önce görüntülü konuştuk, dedi ki “Ben öleceğim, artık dayanamıyorum. Seni çok seviyorum, hakkımı helal ediyorum, sen de helal et”… Aynı gece abim konuştu onunla, abime de aynı şeyleri söylemiş. Abim diyor ki “Hayır baba ölmeyeceksin, moralini yüksek tut”, o diyor ki “Dermanım kalmadı”… (Ağlıyor) Ne olur bu hastalığa yakalanmamaya çalışın. Bilim insanlarını dinleyelim, önlemleri boşvermeyelim. Bu virüs sapasağlam babamı 10 günde aldıysa, kronik hastalığı olanlar ne yapsın?
Şükran-Mehmet Fevzi Hünel 55 yıllık evlilerdi.
RAHMETLİ MEĞER VİRÜSÜ ANNEME DE GEÇİRMİŞ
◊ Ya sen, abin? Test yaptırdınız mı?
– Evet. Babamı defnettikten sonra ilk iş hastaneye gittik. Hepimiz testlerimizi yaptırdık, Allah’a şükür temiz çıktık. O gün “Taziyeleri kabul etmeyeceğiz” dedik. Tamam biz temiziz ama telefonumuz hiç durmuyor, gelmek isteyen çok insan var. Kendimizden çok başkalarını düşündük inan. Yani biz negatifiz ama taziyeye gelirsin, Allah muhafaza başka yerden virüs almış biri sana geçirebilir. Ya da sen hemen öncesinde başka yerden virüs almışsındır, hasta olunca “Aslı’ya gittik de virüs kaptık” diyebilirsin. O yüzden taziye ziyaretlerini kabul etmedik.
İlk defa söylüyorum, babam meğer virüsü anneme de geçirmiş.
◊ O hastalanmadı mı peki?
– O da aynı anda korona oldu. Evde gayet hafif şekilde geçirdi Covid’i. Ama işte… Baba acısını yaşadık. Acımızı dindirmek için birbirimize bile sarılamadık. Gittik babamın toprağına sarıldık.
◊ Bazıları fark etmeden hastalığı geçirmiş olabiliyor. Sende öyle bir durum da yok değil mi?
– Yok. Testlerimin hepsini yaptırdım, hiç Covid olmamışım. Sosyal olmama rağmen dikkat ediyorum. Bağışıklığımı da güçlendirmeye uğraşıyorum.
O İKİ ŞARKIYI BABAMA İTHAF EDECEĞİM
◊ Güzel şeyler düşünelim, güzel şeyler olsun artık. Çok sınandık bu yıl…
– Ne olur hep güzel düşünelim bundan sonra. Birinden kötülük bile görsek iyilikle cevap verelim, gerekirse iyiliğimizle onu mahcup edelim. Biraz rahatlamamız lazım.
◊ Müzikle rahatlarsın belki sen yine…
– Biliyor musun, çok güzel iki şarkı almıştım. Tam aranjelerine başlamıştım ki başıma bu acı olay geldi. Sanıyorum o şarkıları kaybettiğim babama ithafen çıkaracağım. Tabii önce kendimi toplamam lazım.
KIYAFETLERİMİ TABLETE DÖNÜŞTÜRDÜM
◊ Sağlık çalışanlarına hepimiz minnet borçluyuz. Sen de onları dilinden düşürmüyorsun. Hatta bir sağlık çalışanına düğün jesti yapmışsın diye duydum.
– Bir dönem Covid sakinlemişti biliyorsun. O günlerde “Benden bunu ilk talep eden sağlık çalışanının düğününde sahneye çıkacağım” demiştim. Sözümü tuttum. Zaten kendimi sosyal sorumluluk projelerine adadım.
◊ Geçenlerde de kermesteymişsin. Orada ne işin vardı, zaten ortalık karışık?
– Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı’nın “Askıda Tablet” diye bir kampanya başlattığını duydum. Eğitimine online devam etmek zorunda olan ama ailesinin durumu yüzünden zorda kalan çocuklar için hayata geçirilen bir proje. Bundan çok etkilendim çünkü çocuklar bizim geleceğimiz. Evladım yok ama bütün çocuklar benim evladım. O projeyi duyunca da ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Sonra dolabıma baktım, dedim ki “Aslı bu kıyafetleri nerede giyeceksin, bu takıları nerede takacaksın artık?”…
◊ Pandemiden beri giyim kuşamın da pek önemi kalmadı zaten…
– Hiçbir şeyin önemi kalmadı ki.
◊ Neyse… Kermes diyorduk.
– Evet. Seçimlerimi yaptım, ekibime de “Bana yardım edin kızlar” dedim. Menajerimden asistanlarıma tüm ekip, üç gün boyunca kermeste satış yaptı. Yardımsever arkadaşlarım da destek verdi. Bazı arkadaşlarım, bir kazak alıp sırf çorbada tuzları bulunsun diye binlerce lira ödedi. Bazen de bakıp geçen bir genç kıza beğendiği şeyi kendim hediye ettim. Bir nevi geri dönüşüm oldu. Kıyafetlerimi tablete, kağıt kaleme, kitaba dönüştürdüm Tülay…
◊ Bu konuda hassassın anladığım kadarıyla…
– Evet. Sayın Emine Erdoğan hanımefendinin bu konuya gösterdiği hassasiyeti biliyorum. Bir sanatçı, bir televizyon programcısı olarak da Emine Hanım’ın sosyal sorumluluk projelerine elimden geldiğince destek vermeye çalışıyorum. Geri dönüşüm konusunda bana ışık olduğu için kendilerine çok teşekkür ederim. Mesela bu kermesle ihtiyaç sahibi çocuklarımıza uzanma şansı buldum. Bu da kendimi çok iyi hissettirdi. Belki yaşadığım acıyı annemden ve abimden daha kolay atlatmamın sebebi budur. İnsanlar için bir şeyler yapmaya çalışmanın verdiği huzur.